Yalancı ve övünmeyi seven bir adam, bir kuyruk parçası bulmuştu. Her gün evden çıkarken bıyıklarını onunla yağlar, varlıklı kimselerin yanına varır, onlara:
— Evde yağlı yemekler yedim, derdi.
Sözün doğruluğunu kanıtlamak için de, eliyle bıyıklarını sıvar, bunlar sözümün doğruluğuna tanıktır demek isterdi. Oysa açlıktan karnı guruldar, midesi adeta şöyle derdi:
— Allah yalancıların düzenini yok etsin. Senin lafın bizi ateşlere attı. O yağlı bıyıkların kökünden yolunsun. Ey yoksul, dilenci adam, kötü lafın, boş gururun olmasaydı belki bir acıyan çıkar yoksulluğunu giderirdi. Hastalığını söyleseydin, belki bir hekim ilâç bulurdu derdimize. Doğrulara, doğrulukları fayda verir. Bari ayıbını, eksikliğini söylemiyorsan sus.
Adamın midesi, bıyığına düşman olmuş, beddua edip duruyordu. "Yarabbi!" diyordu, "sen bu aşağılık adamı rezil et de, bağış sahipleri bize merhamet etsinler."
Midenin bu duası kabul olundu. Bir gün, evdeki kedi bir yolunu bulup kuyruk parçasını kaptığı gibi kaçtı. Evdekiler kedinin peşine düştüler, fakat yakalayamadılar. Adamın oğlu, babasının azarından korktu ve hemen onu bularak durumu anlatmayı düşündü.
Babası bir topluluğun içinde oturmuş konuşuyordu.
Çocuk koşarak geldi. Beti benzi atmıştı. Doğrudan babasına: Hani, dedi, her gün dudaklarını, bıyıklarını yağladığın o kuyruk parçası vardı ya, işte onu ansızın kedi alıp kaçtı. Ardına düştük, bir hayli kovaladık ama faydasız, yakalayamadık ki!
Toplulukta bulunanlar şaşırıp gülüşmeye başladılar. Sonra acıyıp yemeğe davet ettiler. Bir güzel doyurdular.
Adam, orada bulunanların bu iyiliğini görünce övünmekten vazgeçti, bir daha böyle davranmamaya tövbe etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder