22 Ekim 2011 Cumartesi

DEVENİN AKILLISI

Bir deve, bir öküz ve bir koç nasıl olmuşsa arkadaş olmuşlar; otlanmaya çıkmışlar. Giderlerken bir yol ağzında bir demet ot bulmuşlar. Önce ota, sonra birbirlerine bakıp durmuşlar.
İlk söze giren koç olmuş;
— "Bunu aramızda pay edersek, besbelli ki hiç birimiz doymayacağız bununla." demiş. "İçimizde hangimiz daha yaşlıysa, bu otu o yesin. Doğru olan budur. Çünkü yaşlılara öncelik vermek gerek. Bizdeki görenek budur. Gerçi bu zalim devirde, yaşlıları iki yerde öne geçiriyorlar: Ya ateş gibi sıcak aşa buyur ediyor, ya da yıkılmaya yüz tutmuş köprüde öne sürüyorlar. Her neyse yoldaşlar, değil mi ki böylesine güzel bir nimet bulduk, haydi her birimiz ömrümüzün başlangıcını söyleyelim. Bakalım, hangimiz daha yaşlı. Bunu anlayalım da, otu daha yaşlı olana bırakalım."
Öküz ile deve, koçun bu sözlerini dikkatle dinlemişler. Koç zaman kaybetmeden;
— "Ben," demiş, "Hz. İsmail'in yerine kurban olarak gönderilen koçla dünyaya geldim. O zamandan beri otlayıp dururum."
Söz sırası öküze gelmiş. Öküz şöyle bir böğürüp;
— "Ben küçük yaştayken," demiş, "insanların atası Hz. Âdem'in çift sürdüğü öküzle eştim. Bizimle yeryüzünü sürüyor, ekin ekiyordu. İşte o zamandan beri yaşıyorum."
Koç ve öküzün bu olmadık, ipe sapa gelmez sözlerini duyan deve, hemen başını eğmiş; yerden o ot demetini almış, havaya kaldırmış, hiçbir söz söylemeden otu ağzına atıp yeyivermiş. Kendisine şaşkın şaşkın bakan koç ve öküze de;
— "Benim yaşımı söylememe gerek yok." demiş. "Böylesine bir cüssem, böylesine büyük bir boynum varken aklı olan herkes bilir ki, ben sizden küçük değilim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder